GEÇMİŞİN MASAL ANLATICISI GÜNÜMÜZÜN BEYAZPERDE OTAĞINDA

GEÇMİŞİN MASAL ANLATICISI GÜNÜMÜZÜN BEYAZPERDE OTAĞINDA; ULAK FİLMİ ÖRNEĞİ

​Nebahat Er Bayram

 

ÖZET

Masal, bilinmeyen zamanda ve mekânda geçen, kahramanları olağanüstü vasıflara sahip, aynı zamanda özel bir anlatıcısının olduğu türdür. Bu türün anlatıcısı tarafından yeniden inşası söz konusudur. Anlatıcılar, kendi hayal dünyalarına göre şekillendirdikleri masalları yeniden üreterek dinleyicilerine aktarmaktadır. Masallar aynı zamanda beyazperdenin icadı ile odak noktası olmuş türlerdir. Nitekim masal ve sinema da birbirinden beslenerek icra edilmektedir. Sahip olduğu görsel ve işitsel unsurların yanı sıra içinde barındırdığı olay örgüsü ve anlatılarla sinema filmleri, masal türünün hemen hemen her öğesini kendine göre işlemektedir. Bu bağlamda bu iki kavramın ortak noktalarına değinmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Masal, anlatıcısı kadın (masal anası) veya erkek (masal atası) olan, özellikle belirli bir ortamda dinleyiciyi masal dünyasına davet eden bir türdür. Bu türün zamanla ve gelişen teknolojiyle birlikte beyazperdeye taşınması durumu söz konusu olmuştur. Yedinci sanat olarak kabul edilen sinema ile masalın birleşimi, geçmişle günümüzün bağlantısını kurarak yeni bir yoruma bürünmüştür. Günümüzde sinema filmlerinde masal motiflerine sıklıkla rastlandığı görülmektedir. Öyle ki, birçok senarist ve yönetmen buradan yola çıkarak masalın göstergebilimsel anlamda yeniden üretimine de katkıda bulunmaktadır. Nitel araştırma yöntem ve tekniklerinden doküman inceleme metodu kullanılarak yapılan çalışmada, Çağan Irmak’ın yönettiği, 2008 yapımı “Ulak” filminde yer alan masal unsurları irdelenmektedir. Çalışmada, filmin başrol oyuncusu Ulak ile senarist ve yönetmeni Çağan Irmak’ın, sinemanın imkânlarından yararlanarak masal türünün günümüzdeki dönüşümünü yansıttıkları görülmektedir. Masal motiflerinin ve masal bağlamının sıklıkla kullanıldığı saptanan Ulak filminde yapılan incelemeler, sinema filmlerindeki kurmaca evrenin esasında masaldaki bilinmeyen zaman ve mekânla özdeşleştiği sonucunu ortaya koymaktadır.

 

Anahtar Kelimeler; Masal, Sinema, Çağan Irmak, Ulak Filmi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ABSTRACT

The fairy tale is the genre that is spent in an ambiguous way and at school, the protagonists of which have talents, but also a special education. Reconstruction by reading of this genre promise. Those who can understand reproduce the tales shaped according to their own imagination and convey them to their listeners. Tales are also genres from street to street with the invention of the silver screen. fairy tales and cinema are also performed by feeding. You can watch movies, fairy tales and almost meet with it, with the narratives and visuals it has, as well as the events and narratives it contains. In this context, the purpose of the subject of mentioning the common points of these two concepts. A fairy tale is a genre that invites a certain special guest or fairy tale, with a feminine woman (tale ancestor). There have been issues related to the current and technology of this genre and to the silver screen. The compilation of the tale with the cinema, which is accepted as the seventh art, has taken on a new interpretation by establishing the past and the future. Today, it is seen that fairy tale motifs are encountered in movies. So much so that the whole scriptwriter and master plan are also included in the semiotic redesign of the design. In a study, which is considered to be examined from the qualitative research method and techniques, the tale in the 2008 movie "Ulak '', directed by Çağan Irmak, is examined. In the study, it is seen that the director of the film, Ulak, and the screenwriter and producer, Çağan Irmak, reflect the days of fairy tale rain by taking advantage of the cinema. He talks about the fact that he can be identified with the unknown time and himself in the fictional content of the movies, made in the unrecognized Ulak movie with a fairy tale motif and a fairy tale connection.

 

Keywords; Tale, Cinema, Çağan Irmak, Ulak Movie

 

Giriş

 

İnsanoğlu yaşadığı olayları hikayeleştirerek anlatır ve ders alır. Her insan özünde bir masal taşır, ve her insan bir masaldır aslında. Yaşadığımız anları zihnimizde hikayeleştirerek kavrarız, dünyayı anlamdırma sürecimizde masallardan yola çıkarız. Korkularımız, ümitlerimiz, kayıplarımız hep kendi masalımıza yansır. Toplum bu yaşanan anlarla şekillenir, bu nedenle hangi hikayeye inandığımız içimizde taşıdığımız hikayeyi tanımlar. Çünkü “bazen tek çare, bir hikâyeye inanmaktır.’’ (Ulak filminden bir kesit) Görsel şölen içeren sinema son yüzyılın en etkili iletişim araçlarından biridir. Sinema, klasik anlatı biçiminin temeli olan masal ve masal anlatılarından çokça beslenmektedir. Gerçeklik olgusunu aktarmada oldukça etkili bir rol oynayan sinema, görsel bir dil kullanmaktadır. McLuhan medya araçlarının algımızı şekillendirdiği söyler ve  ‘‘Araç, mesajdır’’ ifadesini kullanır. Bir masalı hangi araçla aldığımız bizim algıladığımız mesajı şekillendirmektedir. Sinemada seyirci sahneleri yönetmenin gözünden izlemektedir. Yani aslında kamera neyi göstermek istiyorsa onu görmekteyiz. Bu açıdan bakacak olursak, aslında her yönetmen bir masal anlatıcısı olarak karşımıza çıkmaktadır.Böylelikle kameranın odaklandığı karakter ne yaşıyorsa bizde onu görürüz ve hikayelerine ortak oluruz.

 

 

 

Sinema ve Masal İlişkisi

 

Anlatı kavramı TDK’ ya göre; bir olay dizisini masal, roman, hikâye vb. edebi türlerle anlatma şekli, hikâye etme, hikâyeleme, öyküleme anlamlarına gelmektedir. Anlatı kavramı için insanlık tarihine eştir denebilir. Anlatının en büyük amacı tarih boyunca gelecek kuşaklara yaşanmış olayları aktarmak olmuştur. Bu durum başları sözlü anlatı olarak kendini gösterse de, yazının icadıyla birlikte yazılı anlatı ortaya çıkmıştır. Sanayileşme ile gelen teknik ilerlemeler, sabit ve hareketli görüntülerin kaydedilebilmesi imkânını doğurmuştur. Bu yolla ortaya çıkan anlatıya “Sinemasal Anlatı” denmiştir. Sinemasal anlatı; klasik anlatı sineması ve modern anlatı sineması olarak ikiye ayrılabilir. Klasik anlatı sineması ifadesi özü itibariyle 1930-1960’lı yıllar arasında Hollywood egemenliğinde gelişen baskın sinema geleneğini ifade etmektedir. Aynı zamanda ana akım Batı sinemasına da işaret eden ve halen egemen sinemada varlık gösteren klasik anlatı sinemasının kökeni erken dönem melodramlara ve bu melodramların öncüsü olan teatral melodramlara dayanır. En eski zamanlardan günümüze kadar uzanan masallar geleneksel anlatı türleri içerisinde yer almaktadır. Günümüz modern hayatında masal anlatıcısı ve masal dinleyicisi olarak karşımıza çıkan geleneksel anlatı formu değişmiş gibi görünse de, masallar; kitap, televizyon ve sinema gibi araçlarla üretilmeye devam etmektedir. Masal yazılı kültürden çok sözlü kültüre aittir. Olay, düşünce ve duygular yazılı anlatımda sabit olmasına rağmen sözlü anlatıda, anlatıcının önem verdiği olaylara ve yine anlatıcının heyecanına göre değişiklik göstererek farklı tasvirlere ve anlatımlara gidilebilir. Masal, bilinmeyen zamanda ve mekânda geçen, kahramanları olağanüstü vasıflara sahip, aynı zamanda özel bir anlatıcısının olduğu türdür. Bu türün anlatıcısı tarafından yeniden inşası söz konusudur. Anlatıcılar, kendi hayal dünyalarına göre şekillendirdikleri masalları yeniden üreterek dinleyicilerine aktarmaktadır. 

 

Masallar aynı zamanda beyazperdenin icadı ile odak noktası olmuş türlerdir. Nitekim masal ve sinema da birbirinden beslenerek icra edilmektedir. Sahip olduğu görsel ve işitsel unsurların yanı sıra içinde barındırdığı olay örgüsü ve anlatılarla sinema filmleri, masal türünün hemen hemen her öğesini kendine göre işlemektedir. Bu bağlamda bu iki kavramın ortak noktalarına değinmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu haliyle metinlerarası bir özellik kazanan masal modern zamanlarda bu aktarma ve tekrarlama işlemini sinemaya devretmiş görünmektedir. Sinemanın icadının ilk dönemlerinden bu yana masal, filmler için önemli bir söylemsel ve görsel kaynak yaratmıştır. Anlatma ve dinleme ediminin yerini zamanla seyretme ve gösterme almıştır.Yeni şekilde icra edilen masallar, yalnızca sinema sektörüne değil aynı zamanda kültür taşıyıcılığına da hizmet etmektedir. 

 

 

1. Olaylar Dizisi

Olaylar dizisi; zincirler halinde birbirine bağlanmış başı ve sonu belli olan aynı zamanda ihtimaller ve zorunluluklarla birlikte yürüyen bir bütünü ifade eder. Olay örgüsü seyirciyi filme çekme ve seyircinin merakını uyandırarak filmle bağını güçlendirme saikleriyle düzenlenir. Bu durum edebi eserlerde karşımıza öykü ve oyunların olaylarının düzenlenişi olarak çıkar. Olay örgüsü beş temel öğe ile açıklanabilir. Bunlar giriş, dramatik tahrik, karışıklık, kriz ve sonuçtur.

1.1. Giriş

Öykünün başlangıcı ifade eder. Tanıtım yoğundur. Ulak filminde giriş öğesi için gizemli hikâyesiyle diyar diyar gezen Zekeriya sahneye yansıtılmaktadır.

1.2. Dramatik Tahrik

Aksiyonu harekete geçiren anlamındadır. Filmde Zekeriya’nın çocuğunun öldürülmesi ile ifade edilebilir.

1.3. Karışıklık

Dramatik tahrike ve ortaya çıkan yeni durumlara tepki veriş yolunu ifade eder. Köylülerin Zekeriya’nın köyden gitmesini istemesi fakat Zekeriya’nın çocukları toplayarak yarım kalan hikâyesini anlatmasını karışıklık öğesine örnek verebiliriz.

1.4. Kriz

Öykünün doruğu olan kriz, sorunlarla yüz yüze gelme anıdır. Filmde köye hastalıkların yayılması olarak aktarılmıştır.

1.5. Sonuç

Sonuç oyunun bitişini ifade eder. Belirsizliklerin aydınlandığı yerdir. Klasik anlatıda kötünün cezalandırıldığı, iyinin ödüllendirildiği yeri ifade eder. Filmde köyün bütün kötülerinin ölmesi ve sadece iyilerin kurtulması şeklinde aktarılmıştır.

 

Ulak Filmi Çözümlemesi

 

Kendi hikayesine göre filmini şekillendirilebilen, yaratıcılığı ile  filmleri arasında bağlantı kurabilen yönetmenler ‘auteur’ olarak değerlendirilmektedir. Çağan Irmak kendi hikayesini yaratabilen bir yönetmendir. Genellikle aynı oyuncularla çalışmayı tercih etmektedir. Çağan Irmak Ulak filminde hem masala yer vermekte hem de masal içinde masal anlatarak onu yeniden şekillendirmektedir. Filmde asıl masal anlatıcısı olan yönetmen,  kendi gözünden farklı bir masal anlatmaktadır. İnsan odaklı görsel bir dil kullanan Irmak birçok alt metin barındırarak dinsel ve tarihsel imgelere yer vermektedir. Kurmaca bir  evrende geçen Ulak filmi bilinmeyen zaman ve mekân anlatısıyla masal kavramını içerisinde barındırmaktadır. Masal motiflerini barındıran Ulak filmi melodramatik öğeleri merkeze almaktadır ve kültürel değerlere yer vermektedir. Filmin başrolünde yer alan Zekeriya (Çetin Tekindor) köy köy gezerek masallar anlatmaktadır. Film bir masala başlar şekilde başlamaktadır, yönetmen aslında böyle bir girişle filmde seyircinin karşılaşacakları hakkında bilgiler vermektedir. Film boyunca seyircinin karşısına dinsel imgeler çıkmaktadır. Mehmet’in kitabından yapılan alıntı insanlığın kadim hikayesine göndermeyle Habil ve Kabil'i hatırlatmaktadır. Bir kökten, Hz. Adem ile Hz. Havva’dan gelen insanlığın bütün savaşı aslında kardeş kavgasıdır.  Zekeriya’nın sözleri ise bir masalla, ama dinsel simgelerle dolu bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaktadır. Ulak haberci, haber getiren demektir. Ana karakter Zekeriya masalı anlatırken kendi hikayesinden yola çıkarak anlatmaktadır ve her dinleyen masalı kendi içinde kendi doğrularıyla değerlendirmektedir. Masala "Yaratan’ın adıyla" başlanır. Bu söz aslında İslam dinindeki "Bismillah" kelimesiyle aynı anlamda kullanılmıştır. Bu açıdan bakıldığında bir yaratıcı inancı olduğuna ve masalı anlatan Zekeriya’nın bu yaratıcıya inandığına varılır. Filmde hangi dine mensup olduğu bilinmese de mensup olunan dinin tek yaratıcının varlığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Kullanılan isimler de bunu doğrulayıcı niteliktedir. Filmdeki kullanılan isimlerin Ortadoğu kökenli isimler olması bu coğrafyada dünyaya yayılan üç ilahi dine gönderme niteliğindedir.  

 

Anlatılan masalda gelecek olan ulağın haberini verirken ona kahramanlık sıfatı yüklemektedir. Bu açıdan bakıldığında Ulak filmi de Dedem Korkut hikayelerinde olduğu gibi nispeten bir kahramanlık masalıdır.    Filmde de olduğu gibi masalın anlatılma şekli de dinlenme üslubu da Anadolu masal kültüründekine benzerlik gösterir. Zekeriya bir masal anlatıcısı olarak üstüne düşen görevi yapar ve Anadolu kültüründe nasıl ise o şekilde masalını anlatır.Zekeriya masal anlatmaya başlamadan önce Ortaoyun ve Karagözden örnek verir. Bu örnekleri verirken yapmış olduğu jestler onun meddahlık özelliğini ortaya koymaktadır. Masalın çocuklara anlatılması ve aslında büyükleri ilgilendirmesi de Karagöz sanatının özelliklerini taşır. Masalda aktarılmak istenen cesaret iletisi Ömer, Meryem ve Ferhat’ın karakterinde küskünlüğe son verme, isyan ve nefret temalarıyla verilmektedir. Zekeriya, köye ilk geldiğinde bir deli gibi söylenen Meryem’i görür. Meryem ilk bakışta kötü bir intiba uyandırır. Gerçekten de köylülerin ona yakıştırdıkları gibi tıpkı bir deli gibi görünmektedir. Fakat bu yalnızca bir izlenimdir ve esasında doğru da değildir. Köyde kötülüğü görüp dillendiren bir tek o olduğu için deli damgası yemiştir. Meryem, Zekeriya’nın masalını dinledikten sonra dargın olduğu kişilerle barışma yolunu tercih etmektedir. Bu durum masalın bireyde iletişim becerisini geliştirdiğinin bir göstergesi olarak filmde karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda masalın birey üzerindeki pozitif dönüşümünü de göstermektedir. Ferhat karakterinin masalı dinledikten sonra kötü karakter olan babası Adem’e karşı iyinin geleceğini, kötülüklerin son bulacağını savunması da masal kahramanlarının çocuklar üzerindeki etkisini göstermektedir. Masalsız büyüyen çocukların olumsuz durumuna dikkat çeken film, yetişecek nesillerin yaşama geniş perspektiften bakabilmeleri için masalın büyülü gücünden yararlanmak gerektiği tezini taşımaktadır. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SONUÇ

 

Ulak filmi fantastik bir masal anlatmamakla birlikte masal öğelerini içerisinde barındıran ve gerçekliği yansıtan bir sinema filmi olarak karşımıza çıkmaktadır. Klasik anlatı sinemasının tüm unsurlarını içinde barındıran Ulak filmi fantastik filmlerin pek çoğu gibi klasik anlatı sinemasının temsilcisi olarak görülmektedir. Filmin öykü üzerine kurulmuş olması, kahraman odaklı bir dil kullanması ve kahramanın yolculuğu üzerine inşa edilmesi klasik dramatik yapının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Çağan Irmak Ulak filmi ile kültürel mirasın geleceğe aktarımına katkı sunmuştur. Filmde anlatılan masal aynı zamanda izleyiciye de anlatılmaktadır bu açıdan bakıldığında izleyici masalla yeniden tanıştırılır. Zekeriya yüzyıllar boyunca Anadolu’da süre gelmiş sözlü geleneği devam ettirerek filmin içerisinde tekrardan inşa etmiştir. Sonuç olarak Ulak filmi içerisinde barındırdığı masal öğelerini filmin dili olarak sunarak sinemayla aktarımına katkı sunmuştur. 

 

 

KAYNAKÇA

 

S. Göktaş, “Dramatik Tasarımda Olay Dizisi Kavramına Genel Bir Bakış”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, 1999, s.39. 

 

 Rıfat Murat Ertaş, “Auteur Bir Yönetmen Olarak Çağan Irmak”, (Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Radyo televizyon ve Sinema, Erzurum, 2016, s.67.

 

Büşra Karaduman, “Türk Sinemasında Fantastik Tür Filmlerinin Anlatı Yapısı (Drakula İstanbul’da, Turist Ömer Uzay Yolunda ve Ulak Filmleri Üzerine Bir İnceleme), Yüksek Lisans Tezi, s.63, 66

 

 McLuhan, M. (2001). Global Köy. İstanbul: Scala Yayıncılık, ss. 15

 

 İnternet, TDk sözlük